Abdulkadir Geylani Hz.nin Kayıp Kitapları

Mayıs 7, 2007 at 1:06 pm (Uncategorized)

res2.jpgFeyz:Efendim, Seyyid Abdülkadir Geylani Hazretleri’nin eserlerini araştırmaya nasıl başladınız?
Fadıl Geylani Efendi: Seyyid Abdülkadir Geylani Hazretleri’nin hayatını okurken, yüzden fazla eserinin olduğunu birçok tarih kitaplarında gördüm. 2002’de Mekke-i Mükerreme’ye giderken bu mübarek yolda bu değeli eserlerin ne kadar kıymetli olduğunu mülahaza ederken kalbime öyle bir ilham geldi. Yani benim için bu çalışmaları yürütmek emri vaki oldu. Bu eserleri dünya kütüphanelerinden araştırıp biraraya getirip tahkikini yapıp neşretme fikri böylece başlamış oldu.
Şu anda Seyyid Abdülkadir Geylani Hazretleri’nin yüz eseri var. Fakat bunlardan sadece 3 tanesi biliniyor. Türkiye’ye döndükten sonra bu eserleri dünyadaki kütüphanelerden araştırıp bulmak için incelemelerime başladım. Uzun bir çalışmadan sonra Kahire’deki, Şam’daki ve Türkiye’de Süleymaniye, Beyazıt ve Millet kütüphanelerinde bu eserlerin el yazma orjinal nüshalarına ulaştım. En son da Bağdat’taki, kütüphanelerde çalıştım. Bu eserlerden 17’sine ulaşabildim elhamdülillah.


Feyz: Bu eserler dilimize çevrildi mi?
Fadıl Geylani Efendi: Henüz çevrilmedi. Sadece bizim bildiğimiz 3 eser çevrilmiş diğerleri hiçbir dile çevrilmemiştir. Orijinal şekilde duruyor. Bu çalışmalar esnasında zaman zaman kendimizi aşan zorluklarla karşılaştık. Ancak Seyyid Abdülkadir Geylani Hazretleri’nin himmetiyle ve diğer büyüklerin himmetiyle bu zorlukları aştık.

Feyz: Bu eserlerin içeriğinden bahsedermisiniz?
Fadıl Geylani Efendi: Eserlerin içerisinde tefsir, fıkıh, vaazlar, nasihat, salavat, evradlar, divan, tasavvuf adabları ve hikmetleri bulunmaktadır.

Feyz: Geylani Hz. hakkında sizin kendi çalışmalarınız oldu mu?
Fadıl Geylani Efendi: Gayet tabii benim de iki eserim bulunmaktadır. Bunlardan birisi “El-Nehr’ul Kadiriye” isimli kitabımızda Seyyid Abdulkadir Geylani Hazretleri’nin hayatı, menakıbleri ve kerametleri anlatılmaktadır. İkinci eserim de ise ulemaların ve evliyaların Seyyid Abdulkadir Geylanı Hazretleri’nin hakkında görüşlerini içermektedir.
Seyyid Abdulkadir Geylanı Hazretleri’nin salavat ve evratları günlük okuduğu salavat ve evradı şeriften meydana gelmiştir. Şu ana kadar bu salavat ve evratlar hiçbir yerde yayınlanmamıştır. Bu kitap çok ilgi gördüğünden birinci baskı bitti, ikinci baskıya hazırlanıyoruz. Özellikle eserin içerisindeki 3-4 tane salavat ve duaların bir çok evliya ve ulema tarafından sürekli olarak okunduğunu biliyoruz. Birisi “Peygamber Efendimizin (sav) 99 ismi şerifleri”, diğeri “Bismillah ile Dua”, üçüncüsü ise “Essalatuvesselamu aleyke ya Resulullah”. Dördüncüsü “Esmaül-Hüsna ile münacat kasidesi.”

Feyz: Efendim, bu çalışmalar için bir çok geziler yaptınız. Şam’daki ziyaretinizden biraz bahseder misiniz?
Fadıl Geylani Efendi: Malum ola ki, Şam bölgenin ismidir, şehrin ismi ise Dimeşk’tir. Şam’da Emevi Camii’nin içerisinde aynı olaydan şehit olan iki büyük insan var. Birisi Yahya (as) Kudüs’te mübarek kafası kesildikten sonra Şam’a nakledilmiştir. Emevi Camii’nin içerisindedir. Aynı akıbete Peygamber Efendimiz (sav)’in torunu İmam Hüseyin (ra) uğruyor. Kerbela’da şehit edildikten sonra mübarek başı Şam’a naklediliyor. Ve takdiri ilahi bu iki büyük insan Emevi Camii’nde birbirlerine komşu olmuşlardır. Şam’da Şeyh Muhyiddin-i Arabi Hazretlerinin dergahında Cuma günü akşam ve yatsı arası ilim ve zikir sohbeti yapılmaktadır. Bir sürü ziyaretler çerçevesinde Hanefi mezhebinin büyük ulemalarından Şeyh Abdulgani Nablusi Hazretlerinin makamı da buraya yakındır. Şam’da çok büyük mübarek zatlar yatmaktadır. Bir hadis-i şerifte, “Şam Allah’ın sevdiği yer” tabiri kullanılmaktadır.

Bağdat’a Yolculuk Var
Feyz: Bütün ehli tasavvufun Geylani Hz. karşı özel bir ilgisi bulunmaktadır. Bağdat’ta nelerle karşılaştınız?
Fadıl Geylani Efendi: Bağdat’a giderken Musul’da da alim bir zatla karşılaştım. “Ben Türkiye’den geliyorum, Türküm, Geylani Seyyidlerindenim” dedim. Çok sevindi. İnşallah aramızdaki nifaklar ortadan kalkar, dedi. Araştırdığım eserler hakkında bilgi verdim. Bu eserlerin Türkçe’ye, İngilizce’ye çevrileceğini söyledim ve buna çok sevindi. Kalktı bana sarıldı. Allah sizin yardımcınız olsun. Dünyada ilk defa böyle bir çalışma oluyor, dedi.
Sonra Erbil’e de uğradım. Burada iki dergaha gittim. Birisi Türkmenlerin Nakşibendi dergahı idi. Orda da mübarek bir zatın türbesi var. O dergaha bakan bir Türkmen seyyidi. Tabii bizim akrabalardan. Beni görünce “bu amcamoğludur” dedi ve bana sarıldı. Beni dergahın özel odasına götürdü. O esnada hatim ve zikir yapılıyordu. Bu türbe Osmanlılardan kalma bir görünümdeydi.
Sonra diğer dergaha gittik. Orası Kadiriydi. Orda da alim bir zatın türbesi vardı. Bu mübarek zatın oğlu Vali Yardımcısı imiş. Babasının vefatından sonra babasının makamına getirilmiş. Sonra öğlen vakti misafir oldum. Onlar da tabii Müslümanlar arasındaki nifaklar giderilir, eski güçlü günlerimize döneriz diye dilek ve temennide bulundular.
Bağdat’a vardığımda orada kütüphane müdürü olan Hacı Nuri Efendi ile tanıştım, kendisi Seyyid Abdulkadir Geylani Hazretleri’nin soyundan gelmektedir. Tekke ve dergaha da o bakıyor. Vazifeli birisi, oranın hem amiri, hemde piridir. Gördüğüm kadarıyla hadis ve tefsirde büyük bir ilme de sahip. Bizzat kendisiyle görüştüm.

Feyz: Efendim Geylani Hz. Tasavvuftan başka ilimlerden de bahsetmiş mi?
Fadıl Geylani Efendi: Geylani Hazretleri yukarıda belirttiğimiz gibi bu yüz eserin içerisinde astronomi, tıp, hesap, yer bilimleri, şifalı bitkiler gibi bir çok ilimden konuştuğunu kayıtlar söylüyor. Maalesef o eserlere ulaşamadık. Bağdat’ta da bulamadık. Bağdat’ta üç tane eser çıktı. Tabii Bağdat Seyahatimiz İstanbul’a dönüşle bu şekilde bitti.

Feyz: Mısır’daki ziyaretlerinizden biraz bahseder misiniz?
Fadıl Geylani Efendi: Mısır da El-Ezher Camii gerçekten feyzli. Osmanlı camisidir. Mısır halkı, Peygamber Efendimizi (sav) ve Ehl-i Beyt’i çok severler… Biraz daha gayrete gelseler, güzel işler yapacaklar. Mısırlılar gerçekten çok zeki insanlar. Mısır’ı gezdiğimizde hanlar, hamamlar, tekkeler gördük. Mısır da İmam Hz. Hüseyin (ra)’in makamı var. Zaten o bölgeye de El-Hüseyin bölgesi diyorlar. Orda yatsı namazından sonra dört köşede ayrı ayrı gruplar toplandılar. İlim ve zikir sohbetine başladılar. Üstad oturuyor, etrafında cemaat toplanıyor ve böylece zikrediyorlar. Kahire’deki belirli camilerde her gece böyle zikir ve ilim sohbetleri yapılıyor. Bilhassa bu camide ise belli grubların belli geceleri var. Herkes de bunu biliyor. Cuma geceleri ise dört gruba yer veriliyor. Cumartesi günü tasavvuf alimlerinin bir cemiyet toplantısı var. O cemiyette cumartesi sabah 10’dan akşam 5’e kadar bütün Kahire’deki ulemalar toplanıyorlar. Beni de bu toplantıya davet ettiler “Siz de gelirseniz memnun oluruz” dediler. Davetlerine icabet ettim. Hakikaten kalabalık bir cemaatle karşılaştım. Geylani Hz.nin Külliyatını araştırmak için geldiğimi söylediğimde çok memnun oldular. Orda alim bir zatla tanıştırdılar. Hatta kendisi El-Ezher’de profesör. Bu alimlerin bana söylediği ilk söz Resulullah (sav) Efendimizin yolunu tam tasdik eden tek yoldur tasavvuf, dediler.
Mısır El-Ezher’in üstadı ile tanıştım. Çok çok memnun oldular. Geylani Külliyatı tamamlanınca mutlaka bu eserlere sahip olmak ve bu eserleri El-Ezher Üniversitesi Kütüphanesine koymak istediğini belirttiler.

Feyz: İmamı Hüseyin (ra) Hazretlerinin türbesi Kahire’de midir?
Fadıl Geylani Efendi: Tarihe baktığımızda Kerbela’dan mübarek başı Şam’a getirilmiş. Şu anda Emevi camisinin avlusundaki malum olan yerinde ziyaret edilmektedir. Fakat Mısırlılar Kahire’deki El-Hüseyin Camii’si ve Camiinin içerisindeki makamı ihtişamlı bir şekilde yapmışlardır. Kendilerine göre bir müddet sonra Şam’dan Kahire’ye getirilmiş, diyorlar. Ancak kendi tesbitlerime göre tarih açısından ve ziyaret esnasında Şam’daki makamda mutlaka insan duygulanıyor, ister istemez ağlıyor. Ama Kahire’deki makamda öyle bir duygu hasıl olmadı bana.
Seyyide Zeynep (ra) makamı Kahire’de. Bu camidede ulemaların toplantıları zikir, vaaz ve nasihatları her akşam yatsıdan sonra gruplar halinde yapılmaktadır.

Geylani Hz.’nin Peygamber Efendimizle İlgili Eseri Vatikan’da
Feyz: Geylani Hz.’nin başka nerelerde eserleri var?
Fadıl Geylani Efendi: Vatikan’da bir eser bulunmaktadır. İtalya ile yazışmalarım devam etmekte Allah’ın izni ile o eserin bir örneğini oradan alacağım. Bunun için bütün gayretimle çalışıyorum.
Vatikan’daki Seyyid Abdulkadir Geylani Hz.’nin eserinin ismi “Tenbihul-el Ğabi İla Ruyetin el Nebi(sav)”. O eseri almak için İtalyan Konsolosluğu ile görüştüm. Ve Görüşmelerimiz halen devam etmektedir.

Feyz: Abdulkadir Geylani Hz.’nin eserinin Vatikan’a nasıl gittiği husunda herhangi bir bilgiye ulaştınız mı?
Fadıl Geylani Efendi: Muhtemelen bu eser I.Dünya savaşı yıllarında gitmiş olabilir. Eserin içeriği Peygamber Efendimizi anlatıyor. Geylani Hz. gibi bir zatın kim bilir insanların istifade edeceği nice güzel sözleri vardır. Fakat şu anda biz bunlardan yoksunuz. İnşallah bu çalışma ile insanların istifadesine sunacağız.

Feyz: Nasıl oluyor da İslam dünyası bu eserlerden mahrum kalmış? Bu nasıl bir gaflet acaba?
Fadıl Geylani Efendi: Gaflet demeyelim de, imkanlar elvermemiş, belkide zamanı gelmemişti de Cenab-ı Allah bize nasip etmiş diyelim. Elhamdulillah.
O nüshaları almak için yazışmalar yaptım, ya cd ‘si ya da fotokopileri bana gönderilecek.

Feyz: Tek başına yaptığınız bu ziyaretlerde bir kültür elçisi gibi karşılanmışsınız, değil mi?
Fadıl Geylani Efendi: Cenab-ı Allah bize de ilim lutfettiği için bu görevi yerine getiriyoruz. Alimler için gurbet yoktur. Gittikleri her yerde bir dostları olur. Ben de Türkiye’den gelen birisi olduğum için çok itibar gördüm.

Feyz: Abdulkadir Geylani Hz.’nin salavat ve evradını dünyada ilk defa siz bir araya getirdiniz. Neler söylemek istersiniz?
Fadıl Geylani Efendi: Düşündük ki cebe koyabileceğimiz, günlük ve vakitlerde okuyabileceğimiz, salavat ve evradları (dua) ilk defa biz yaptık. Bu eser dört bölümden oluşmaktadır.
Birincisi: Besmeleyi Şerif ile dua.
İkincisi: Peygamberimizin (sav) 99 ismi Şerifi.
Üçüncüsü: Essalatüvesselamu aleyke ya Resulullah. Bunun içinde Peygamberimizin vasıfları var.
Dördüncüsü: Esma-ül Hüsna ile Münacat kasidesidir.
Bunlar evliyalar için daimi bir vird olmuş. Muhakkak herkesin bu salavat ve evradı günlük okumasını tavsiye ederim.

Feyz: Bu eserler Türkçe’ye çevrilecek mi efendim?
Fadıl Geylani Efendi: İnşaallah, 17 eser ve 2 tane de benim var. Bunlardan birisi El Nehr-ul Kadriye (Kadri Nehri)
Diğier eserim “Ara-ul Ulema vel Meşaih fi Hakki Gavsul Geylani” Bu eserde evliyaların, ulemaların Seyyid Abdülkadir Geylani Hz. hakkındaki görüşleri yer alıyor. Bu eserlerin tamamı Türkçe’ye İngilizceye ve diğer başka dillere çevrilecek.
Kerameti Zahir ve Himmeti Ali Bir Zat

Feyz: Geylani Hz. kerameti zahir ve himmeti ali bir zat. Bu konuda neler söylemek istersiniz, efendim?
Fadıl Geylani Efendi: Kıyamete kadar bütün insanların manevi feyz çeşmesinin başında duran Seyyid Abdulkadir Geylani Hazretleri’nin kendisidir. Bunun anlamı ise Kur’an’a ve sünneti seniyyeye tabi olan herkes Seyyid Abdulkadir Geylani Hazretlerinin feyzinden istifade eder ve onun müridi sayılır. “Ben takva sahibi olan herkesin piriyim, şeyhi ve üstadıyım,” buyurmaktadır. Çünkü kendisinin sünneti seniyeden zerre kadar ayrılmadığı ve bununla da büyük mertebelere nail olduğu herkesçe malumdur.

Feyz: Tasavvuf büyüklerinden Geylani Hz. nasıl bunca insanın gönlünü kazanmış?
Fadıl Geylani Efendi: Tasavvufun bir kolu da kardeşlik ve yardımlaşmadır. Abdulkadir Geylani Hz. de bunu esas almıştır. Mekke’den Medine’ye hicret eden Muhacir ve Ensar misali gibidir. Peygamber Efendimiz (as); “Daha dünyadayız. Önce dünyamızda birbirimize yardımcı olalım” buyurmuş. Fakirlik küfüre yakındır. Bu yardımlaşma meselesi tasavvufun ince konusudur. Cenab-ı Allah(cc)’a hem dünyanın ve hem ahiretin en hayırlısını, bereketlisini ver, diye dua etmeliyiz. Bereket deyince dünyalıkla ilgili daha çok akla maddiyat gelir. Halbuki esas bereket manevi anlamdaki bereket. Yani insana kalp rahatlığı veren bereket önemlidir. Hakiki bereket nedir?; Evdeki huzurdur, aile içindeki huzur, mahallenin, toplumun huzurudur. Hakiki bereket kalkınca maddi bereket faydalı olmuyor. Onun için kardeşlik ve yardımlaşmanın temeli ancak karşılıksız şekilde tasavvufta oluyor.
Tasavvufun bütün dallarını, hangisi olursa olsun hepside daha güzeli yapmak, sünneti seniyyeyi daha güzel yapmak içindir. Tasavvuf İslamın ziynetidir. Efendimiz (sav)’in sünneti seniyesinin ziynetidir. Müslümanları bir araya getirecek olan tasavvuftur. Herkes biliyor ki Osmanlı İmparatorluğu bir tasavvuf imparatorluğu idi. Hangi kütüphaneye gittimse, Osmanlının her şeyinin tasavvufla yoğrulduğunu gördüm. Osmanlı sünneti seniyyeyi yerine getirdi, Allah da onları üç kıtaya amir kıldı. 600 yıla yakın da tasavvufla beraber insanlara en güzel şekilde hizmet etmişlerdir. Gittiğim bütün ülkelerde Osmanlının izleri ile karşılaştım. Şam’da, Bağ-dat’ta, Kahire’de, Trablus’da mutlaka bir tekke ile karşılaştım. Mesela Mekke’de Kabe’ye yakın bir yerde. Tekke’yi Nakşibendiye vardı. Seksenli yıllara kadar bu tekke her hafta fakir fukaraya yemek veriyordu. Burası yıkılıncaya kadar büyük hizmetler yapmıştır. Bu eserler Müslümanların her türlü sorununu da halletmekteydi. Fakirlik denince aklımıza şu hadis-i şerif geliyor “Öyle bir zaman gelecek ki fakirlik küfüre yakın olacak” Onun içn fakirlere çok çok yardım etmemiz onları kollamamız lazımdır. Benim okuyu-cularımıza tavsiyem mutlaka çalışsınlar hem ahiretleri için hemde dünyaları için. Çünkü biz dünyadayız ve ahiretimizide bu dünyada kazanacağız.
Feyz: Sizin bu çalışmalarınıza ilgi duyanlar size nasıl ulaşabilirler?
Fadıl Geylani Efendi: Bu çalışmalar sabır, gayret ve zaman ister. Rabbimin bana verdiği ömür boyunca bu çalışmalara devam edeceğim. Abdulkadir Geylani Hz.’nin, bir çok kişinin üzerinde hatırı var. Onun için gayet tabi onu sevenler ilgilenenler sizin derginiz olan Feyz Dergisi vesilesi ile bana ulaşabilirler.
Allaha emanet olun.

http://www.feyzdergisi.com/yazi_ayrinti.php?yazi_no=527

Yorum bırakın